Pages

Subscribe:

8.14.2012

Kendi Yüz Toniğimizi Yapalım

Cildimizin güzelliği ve sağlığı için tonik kullanmamız gerekir. Ancak toniklere güvenemiyorsanız ve kimyasalların cildinize zarar vereceğini düşünüyorsanız doğal yöntemlere baş vurmak en doğrusu olacaktır. Sizler için evde tonik yapımını sunuyoruz. Sağlıklı ve parlak cildin anahtarı bu:
 Evde yüz toniği yapımı
Malzemeler:
- Kaynamış soğutulmuş 1 su bardağı su
- 1 tatlı kaşığı karbonat
- Spreyli şişe
Uygulanışı:
1- Kaynamış soğutulmuş suyun içine karbonat koyun ve şişeyi çalkalayın (Karbonat erimeli).
2- Gözlerinize pamuk koyup yüzünüze bu karışımı püskürtün. Sıvının yüzünüzde kurumasını bekleyin.
3- Daha sonra soğuk su ile yıkayın.
Bu toniği haftada en fazla iki kere yüzünüze uygulayabilirsiniz.

Kırışıklıklara Boza Maskesi

Yer çekimi kanunları yüzünüzü etkilemeden siz buna dur deyin! Hem de inanılmaz derecede farklı bir ürünle; bozayla dur deyin! Kırışıklıkların üstesinden gelmek artık hiçte zor değil. Verdiğimiz bu maskeyle hem kırışıklıklardan kurtulun hem de cilt lekelerinize dur deyin. Aslında bu kadar kolay olan bir yöntemi düzenli olarak denemek mümkün değil mi?
 Malzemesi:
1 tatlı kaşığı boza,
1 tatlı kaşığı yulaf unu veya arpa unu,

Sık Banyo Yapmak Cildinizi Kurutur

Sık Banyo Yapmak Cildinizi Kurutur


Banyo yaparken daha temiz olur hissiyle daha sıcak su ve bol sabun kullananlardansanız size önemli bilgiler sunuyoruz. Eğer cildinizi seviyorsanız ve o bebeksi yumuşaklığını kaybetmesini istemiyorsanız bu alışkanlığınızdan vazgeçin! Araştırmalara göre cilt kuruluğuna neden olan sık sık banyo yapmak bir de sıcak suyla olunca daha çok zarar veriyor. Bildiğimiz gibi kuru ciltler çabuk yaşlanıyor, çorak topraklar gibi düşünebiliriz. Bu konudaki makalemize göz gezdirmenizi tavsiye ediyoruz:

Sık Banyo Yapmak Cilt Kuruluğuna Neden Oluyor
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rana Anadolu, banyo yapmanın ciltteki nem miktarının azalmasında önemli bir etken olduğunu belirterek, “Sık banyo yapmak, sıvı sabun ve duş jelleri gibi kuvvetli deterjan özelliğine sahip temizleyiciler kullanmak, sıcak suyla yıkanmak, ciltteki kuruluğu daha da artırıyor” dedi.
Prof. Dr. Rana Anadolu, deri kuruluğunun, özellikle kara ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde yaşayanlarda görüldüğünü ve kış aylarında kalorifer, soba gibi ısıtıcı sistemlerin devreye girmesiyle birlikte ortamdaki nem miktarının önemli ölçüde azaldığını söyledi.
Kuru havanın, deride yeterli olmayan nem miktarının daha da azalmasına neden olduğunu, dile getiren Anadolu, “Deri kuruluğu, ciltte gerginlik, kaşıntı ve hafif pullanmaya yol açıyor” diye konuştu.
Anadolu, deri kuruluğunun özellikle yüz olmak üzere kol ve bacaklarda yoğun olarak görüldüğünü bildirerek,bu sorunun günlük alışkanlıkların değiştirilmesi halinde önlenebilineceğini kaydetti.
“SENTETİK TEMİZLEYİCİLER KULLANILMALI”
Banyo yapmanın ciltteki nem miktarının azalmasında önemli bir etken olduğuna dikkati çeken Anadolu, “Sık banyo yapmak, sıvı sabun ve duş jelleri gibi kuvvetli deterjan özelliğine sahip temizleyiciler kullanmak, sıcak suyla yıkanmak, ciltteki kuruluğu daha da artırıyor” dedi.
Anadolu, vücut temizliği için kullanılacak ürünlerin, cilt yapısına zarar vermeyen özellikte olmasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek, “Sentetik temizleyici anlamında olan ‘Simbet’ ürünleri kullanılmalı. Bu ürünler, ph ve asit açısından deriye zarar vermeyecek şekildedir. Temizleyicinin üstünde ‘simbet’ olup olmadığı yazar. Simbetler çok güçlü deterjan özelliğine sahip değiller. Bu yüzden, bunların kullanılmasını öneriyoruz” şeklinde konuştu.
AÜ Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rana Anadolu, insan derisinin son derece hassas olduğunu ve salgı bezlerinin ürettiği yağ ile terden oluşan bir örtü sisteminden oluştuğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Bu örtünün çamaşır veya bulaşık yıkarcasına güçlü bir deterjanla tamamen sökülüp atılması deriyi hırpalıyor. Normal sabunların ph’ları cilt yapısına uygun değil. Bunlar, hem derinin florasını bozuyorlar ve hem de bazı bakteri ve mantarların çoğalması için uygun ortam hazırlıyorlar. Normal sıvı sabunla yıkanan saç derisinde bazı çökeltiler kalıyor. Bu da hem derinin pullanmasına ve saçın matlaşmasına yol açabiliyor. Ürünlerin çok köpürmesi temizleyicinin ne kadar kaliteli değil kuvvetli olduğunun bir göstergesidir. Bu ürünler de deri yüzeyindeki bütün lipitleri, koruyucu tabakayı hatta derinin kendine özgü hücresel konfolentlerini eritmektedir.”
Deri kuruluğunun ilerlemesi halinde kaşıntının şiddetinin artacağını, ciltte şişme, tahriş ve çatlama gibi olumsuzlukların görülebileceğini dile getiren Anadolu, “Tedavi edilmediğinde ciltte kırışıklara yol açar, derinin geçirgenliği artar. Dış ortamdaki tahriş edici ve alerjik olma özelliğindeki maddeler deriye daha kolay girerler” uyarısında bulundu.
“BANYO ZAMANLARI KISA TUTULMALI”
Anadolu, deri kuruluğunu önlemek için banyo yapılacak suyun ılık olmasına ve vücudun defalarca sabunlanmamasına özen gösterilmesi gerektiğini belirterek, şu önerilerde bulundu:
Suyun sıcaklığı vücut sıcaklığına yakın olmalı. Çünkü, tek başına sıcak su bile deriyi kurutan bir faktördür. Derinin ıslanıp kuruması dahi su kaybına neden olmaktadır.
Yıkanma süreleri, özellikle kış aylarında kısa tutulmalı.
Temizlik sırasında gerek el yıkama, gerek vücut, banyo ve saç temizliğinde sentetik ürünler kullanılmalı.
Banyo sonrasında nemlendiriciler kullanılmalı. Nemlendiriciler, derinin özelliğine göre seçilmelidir. Bunun için pahalı ürünlere de gerek yok. Her yerde rahatlıkla bulunabilen ve çok ucuz olan ‘vazalin” kullanılabilir.
Radyatörlerin kenarlarına su rezervuarları takılabilir, sobanın-kaloriferin üzerine bir kap içine su konulabilir ya da ıslak havlu asılabilir.
Dış ortama çıkarken, cildi koruyabilen atkı, şapka, bere gibi giysiler kullanılmalı.
Cildin doğrudan rüzgar almamasına dikkat edilmeli.
Kuşkusuz, tüketilen sıvı miktarı yüksek tutulmalı. Gün içerisinde en az 3 litre sıvı tüketilmeli.

8.11.2012

Ölümsüzlük mantarı bulundu

Giresun Ormanları sınırları içerisinde bilim dünyasında ölümsüzlük mantarı olarak bilinen 'Ganoderma Lucidum' mantarına rastlandı.

Kaya, yaptığı açıklamada, müdürlükleri sınırlarının Giresun ve Ordu illerini kapsadığını hatırlattı. Bölge müdürlüğü sınırları içerisinde çok sayıda mantar türü bulunduğunu kaydeden Kaya, bu mantarlardan birinin piyasada büyük değeri bulunan 'Ganoderma Lucidum' mantarı olduğunu aktardı. Mantara, Ordu İşletme Müdürlüğü Çambaşı Orman İşletme Şefliği sorumluluk alanlarında rastlanıldığını kaydeden Kaya, "Bölge müdürlüğümüze bağlı Odun Dışı Orman Ürünleri Başmühendisliği'nce envanter ve tür araştırması gerçekleştiriliyor. Çalışmalar kapsamında Çambaşı ormanlarında, 'Reishi' olarak adlandırılan Ganoderma Lucidum mantarına rastlandı. Yöre halkının varlığından haberdar olduğu, ancak bilinen bir tür olmadığı için rağbet etmediği bu mantara ölümsüzlük mantarı da denilir." dedi. Özellikle Çin ve Japonya'da yüzyıllar boyu kullanılan bu mantar türünün bağışıklık sistemine yaptığı katkılar ve yaşlanmayı geciktirici etkilerinden dolayı ölümsüzlük mantarı adıyla anıldığını dile getiren Kaya, açıklamasında şunları kaydetti:
"Son yıllarda 'Ganoderma Lucidum'un hastalıklarla ilgili tıbbi etkisine yönelik olarak araştırma yapılmıştır. Bu çalışmaların ışığı altında mantarın antitümör, antibakteriyel, antiviral, antiülser, antialerjik, antidepresant, antioksidant, ağrı kesici, ateş düşürücü, yaşlanmayı geciktirici, kan basıncını düzenleyici, kalp, beyin, akciğer ve karaciğer koruyucu olduğu biliniyor. Ayrıca bağışıklık sistemini destekleyip güçlendirerek hastalıklara karşı direnci artırıyor.
Alzheimer, akne, adet düzensizliği, astım, bronşit, depresyon, epilepsi, hepatit, katarakt, obezite, gut, nezle, rinit, romatizma, saç dökülmesi, nefrit gibi birçok hastalığın tedavi sürecinin etkili olmasına yardımcı olduğu belirlenmiştir." Giresun Orman Bölge Müdürü Ali Kaya, mantarın maddi değerinin de piyasada çok yüksek olduğuna işaret etti. Kaya, "Piyasada aranan bir mantar türü olduğundan maddi değeri çok yüksektir. Yurt dışından yüksek maliyetlerle getirilerek kültür ortamında üretimi yapılan Ganoderma Lucidum, Ordu İşletmesi Çambaşı Şefliği'nde doğal ortamında yaşamını sürdürmektedir." bilgisine yer verdi.  Kaya, Giresun Orman Bölge Müdürlüğü'nce mantar türlerinin tespit çalışmalarının süreceğini sözlerine ekledi. (sabah.com)

Bebek sütünde iyot hassasiyeti

Hong Kong'un, Japonya'da üretilen bebek sütlerini yetersiz iyot içerdiği için piyasadan çekme kararı aldığı ve bu sütleri içen bebeklerin ailelerine doktora başvurmaları tavsiyesinde bulunduğu bildirildi.
Hong Kong Gıda ve Çevre Hijyeni Bakanlığı sözcüsü, bu sütleri tükettiği düşünülen 2000 kadar bebeğin ailesinin, bebeklerine kan tahlili yaptırmak için, hükümetin önerdiği 10 sağlık merkezinden birine başvurmalarını istedi.
Özellikle Fukuşima'daki nükleer felaketin ardından tüketicilerde oluşan güvensizliğin kurbanı olduğu belirtilen Japon sütlerinin, Hong Kong'daki bebek sütleri piyasasındaki pazar payının sadece yüzde 3 olduğu kaydedildi.

Dokuz aydan küçük bebeklere yönelik olan bu sütlerin, Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilenden üçte bir oranında daha az iyot içerdiği belirtildi.
Söz konusu süt markalarından birinin sözcüsü, sütlerinin Hong Kong'da dağıtılmadığını iddia ederek, bu sütlerin yerel ithalatçılar tarafından satıldığını düşündüklerini kaydetti.

Sözcü, ürünlerini ihraç ederken, satıldıkları ülkelerin normlarına uygun olmasına dikkat ettiklerini söyledi. Bu arada Kyodo ajansı, Japonya'da iyot bakımından zengin olan deniz ürünlerinin çok fazla tüketilmesi dolayısıyla bebek sütlerine iyot katılmasının yasak olduğunu duyurdu.

8.08.2012

Rejim Yapmadan Zayıflama

Tok tutan ve iştah kapatıcı etkisi kanıtlanan özel besinleri yiyerek, rejim yapmadan zayıflayabilirsiniz

Diyet yapmanın en zor yanı, sevdiğiniz pek çok yiyecekten vazgeçmek zorunda kalıp, üstüne bir de iştahınızla baş etmek zorunda kalmanız.

Özellikle iştah kapatıcı etkisi olduğu kanıtlanan özel besinleri rejim yapmadan zayıflamak için denemenizi öneriyoruz. Bu besinlerin vücut üzerindeki etkileri, içeriklerindeki bazı maddeler ve görevleri şöyle sıralanıyor:

Karbonhidratlar: Kepek, buğday gibi tahıl ürünlerinde, sebze ve meyvelerde bulunur.
İçeriğindeki lifler, sindirim sistemini harekete geçirir. Özellikle kompleks karbonhidratlar insanı tok tutar.

Triptofan: Vücutta serotonin oluşmasında ve hücrelere taşınmasında önemli bir görev alır. Serotonin de iştah hissini azaltır. Özellikle muz, avokado, yulaf ve peynirde bulunur.

Krom: Vücuttaki insülin dengesini korur. Kan şekerinin düşmesi açlığa yol açar. Krom ihtiyacınızı karşılamak için fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler, brokoli ve tahıl ürünleri yiyebilirsiniz.

Albümin: Can sıkıntısını giderir ve iştahı kapatır. Bu protein, triptofan oluşturarak beyne taşır ve serotonin üretimini artırır. Bezelye, fıstık ve fasulyede bulunur.

Fruktoz: Meyvelerden elde edilen doğal şekerdir. Kan şekeri dengesini kesinlikle etkilemez. Ayrıca yemek sonrası tatlı ihtiyacı duymanızı engeller. Çilek ve bal, fruktozun ana kaynağıdır.

İyot: Tiroit hormonlarının yapımı için gereklidir. Açlık duygusunun gelişmesini engeller. Balık, iyotlu tuz ve soğan, iyot açısından oldukça zengindir.

Tok tutan öneriler
# Karnabaharı ve brokoliyi hafifçe haşlayıp yoğurtla tatlandırın. Bu karışım lif açısından zengin olduğundan, sizi uzun süre tok tutar.
# Salatalığı iyice yıkayın ve kabuklarıyla birlikte ince dilimler halinde kesip üzerine bol bol dereotu serpin. Kalorisi yok denilecek kadar az olan bu sebze oldukça tok tutucudur.
# 250 gr mor eriği biraz tarçınla haşlayın. Bu meyve fruktoz açısından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacınızı da karşılayacaktır.
# 200 gr ananası incecik doğrayın ve süzgeçten geçirin. İçine 100 gr kefir ve taze nane ekleyin. Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.
# Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın. Bir kuru erikte 8 kalori var.
# Bir demet maydanozu blendırdan geçirip sebze suyuyla karıştırın. Bir iki damla acı biber sosu ekleyin ve için. Bu içecek yağ yakımını kolaylaştırır.
# Kırmızı elmayı ince dilimler halinde kesip 1 çay kaşığı kıyılmış ceviz ve yarım çay kaşığı yonca balıyla karıştırın. Bu karışım hem doyurucudur hem de bağırsakları çalıştırır.
# Kahvaltıda armudu rendeleyin ve yulafa katın. Bu karışıma biraz da yoğurt ekleyin. Armudun içeriğindeki fruktoz uzun süre açlık hissetmemenizi sağlar.
# Günü canlı geçirmek için kendinize yulaf ezmesi hazırlayıp içine kuru meyveler katın. Bu, karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayacaktır.
# Portakal ve 50 gr ıspanak yaprağından oluşan bir salata hazırlayın. Salatayı 50 gr yağsız yoğurt, bir tutam tuz ve karabiberden oluşan bir sosla tatlandırın.

Ananas
Ananasta, bromelain adlı protein sindirici bir enzim bulunur. Bromelain sindirimi kolaylaştırır, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.

Baş Ağrısı Belirtileri ve Tedavisi


Baş ağrısı günlük yaşamda en sık görülen yakınmalardan biridir ve çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en fazla işgücü kaybına yol açan tıbbi sorunlar arasındadır. Baş ağrısı kendi başına bir hastalık olabildiği gibi (migren,gerilim tipi baş ağrısı), başka hastalıkların öncü belirtisi de olabilir (kanama veya tümör ağrıları gibi). Bu nedenle, baş ağrılarında doğru ve etkili ayırıcı tanı çok önemlidir.
Başağrısı kimlerde görülür?
Gerilim tipi baş ağrısı sıklığı toplumlarda %30-80 arasında değişmekte , kadın ve erkek arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Ülkemizde 15-45 yaş grubunda migren sıklığı ise %16.4 olarak tespit edilmiştir.Kadınlarda erkeklerden 2 kat daha fazla görülmektedir.
Başağrısı etmenleri nelerdir?
Baş ağrısına yol açan yapılar, beyni besleyen büyük atardamar ve toplardamarlar, beyin zarları, dişler, gözler, burun, kulaklar, sinüsler, ense ve sırt kaslarıdır. Tüm ağrı duyusunun oluştuğu ve yorumlandığı yapı olan beyin ise ağrısız bir organdır .
Hastalık tanısında kullanılan yöntemler nelerdir?
Baş ağrılı hastalarda hem sistemik muayenenin bir parçası olması, hem de kullanılacak ilaçların yan etkilerinin takip edilebilmesi açısından her hastaya bir kez rutin biyokimyasal ve hematolojik inceleme yapılmalıdır. Menenjit, beyin kanaması, yüksek veya düşük BOS basınç sendromu tanısı şüphesi olan hastalara lomber ponksiyon yapılmalıdır. Yeni başlangıçlı, atipik özelliği olan, nörolojik muayenesi normal olmayan hastalarda kranial MR çekilmelidir.
Başağrısında tedavi ilkeleri:
Basagrisinda koruyucu tedavi yontemleri
Baş ağrısı atak sırasında tedavi yontemleri
KIRMIZI BAYRAK BULGULARI:
1-‘İlk veya en kötü’ baş ağrısı
2-Yeni veya farklı baş ağrısı
3-Sıklığı veya şiddeti progresif artan baş ağrısı
4-Yeni başlayan baş ağrısı;
• Kanserli hastada
• 50 yaş üzerinde
• Kafa travması ardından
5-Egzersizle ortaya çıkan baş ağrısı
6-Belirli bir paterne uymayan baş ağrısı
7-Tedaviye yanıt vermeyen baş ağrısı
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER:
• Baş ağrınız aniden ortaya çıkıyorsa
• Zamanla şiddeti artıyorsa
• Çift görmenize neden oluyor, halsizliğinizi artırıyor veya duyu kaybına neden oluyorsa
• 50 yaşından sonra ortaya çıkmışsa
• Başınıza aldığınız bir darbe veya kaza sonrası ortaya çıkmışsa
• Boynunuzda sertlik veya ateş şeklinde kendini gösteriyorsa
• Alışmadığınız bir durum yaratıyorsa
• Şu ana kadar başınızın hiç böyle ağrımadığını düşünüyorsanız doktorunuza
başvurmanız önerilir.
HASTALAR İÇİN ÖNERİLER:
1-Yaşam biçiminizi düzenleyin;
• Düzenli uyumaya özen gösterin
• Yemeklerinizi düzenli yiyin, öğün atlamayın
• Diyetinizdeki bilinen tetikleyicilerden kaçının
• Düzenli aerobik egzersiz ( yüzmek, bisiklete binmek vb )yapın,
• İhtiyaç halinde dinlenmek, sıcak banyo yapmak veya buzlu kompres gibi basit
uygulamaları ihmal etmeyin.
2-Emosyonel stres nedenlerinizi mümkün olduğunca azaltın;
3-Çevresel tetikleyicilerden kaçının;
• Güneş gözlüğü takın
• Sigara, güçlü kokular ve gürültülü alanlardan uzak durun
• Aşırı kafein tüketiminden uzak durun
• Uygun postürü sağlamaya ve sürdürmeye özen gösterin
• İlaç aşırı kullanımından uzak durun
MİGREN
28 milyondan fazla Amerikalı — kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazlası — migren ağrılarından muzdariptir. Bu ağrılar çoğu zaman çok şiddetli olur. Migren ağrıları normal başağrılarına göre çok daha şiddetlidir ve genellikle kişiyi iş yapamaz duruma getirir. Bazı durumlarda bu ağrılar önceden hissedilebilir. (aura) Gözlerde ışık parlama hissi, kör noktalar ve kol ve bacaklarda gariplikler gibi auralarla migrenin başlayacağını bazı kişiler önceden anlayabilir. Bunun dışında migren kusma ve ışığa ve sese aşırı duyarlılıkla birlikte gelebilir. Migren ağrıları kişiyi işgöremez hale getirebilir ve bu saatler hatta günler sürebilir.
Son zamanlarda migren tedavisinde oldukça başarılı ilerlemeler vardır. Ancak buna rağmen henüz migrene kesin bir tedavi bulunamamıştır. İlaçlar ve tedaviyle migren sıklıkları ve başlayan ağrılar durdurulabilmektedir
BELİRTİLER VE SEMPTOMLAR

Tipik bir migren atağı aşağıdaki semptomlardan birini veya fazlasını gösterebilir:
Çoğu migren hastası sadece kafasının bir tarafında ağrı hissederken bazıları her iki taraftada ağrı hisseder.
Zonklamalı baş ağrısı.
Fiziksel aktiviteyle artan başağrısı.
Günlük olağan aktiviteleri engelleyen ağrı.
Kusmalı yada kusmasız mide bulantısı.
Işığa ve sese karşı hassaslık.

Tedavi kullanılmadığı zamanlarda migren 4 saatten 72 saate kadar sürebilir. Ne sıklıkta görülebileceği kişiden kişiye değişir. 1 Ayda üç dört defa migren olabileceği gibi iki yılda 1 kerede migren olduğu gözlenebilir.

Tüm migren ağrıları aynı değildir. Çoğu insan migrene habersiz yakalanır. (aurasız) Bazıları ise migrenden 15-30 dakika öncesinde aura hissetmeye başlar ve ardından migren gelir. Auralar ağrı başladıktan sonrada görülmeye devam edebilir.
Auralar genelde:
Flaş hissi
Görüş alanınızda zigzag lar
Görüş alanınızda yavaşça yayılan kör noktalar
Kol ve bacaklarda iğnelenme hissi
Bazen konuşmada bozulmalar olarak görülebilir.

Aura olsada olmasada bu belirtiler migren krizinden birkaç saat önce hatta bir gün önce bile görülebilir. Bu durumlarda:
Aşırı enerjik hissetme
Tatlı yeme isteği
Susama
Uyuşukluk
Depresif mod 
Görülebilir.
SEBEPLERİ

Baş ağrıları hakkında çok fazla şey bilinmesede bazı doktorlar sinir sistemindeki temel ağrı yolundaki değişikliklerden ve bazı beyin kimyasallarındaki dengesizliklerden şüphelenmektedir.

Başağrısı sırasında serotonin seviyesi düşer. Bunun sonucunda trigeminal sinirin neuropeptitler salgıladığı düşünülmektedir ki bunlar beynin dış kısmında bulunur. Bunlar kan damarlarını genişletir ve şişirir. Bunun sonucu ağrı olarak çıkar.
Ağrı sırasında magnezyum seviyesinin düşmesi ise migreni tetikleyen faktörler arasında düşünülebilir.
MİGRENİ TETİKLEYEN ETKENLER
Kesin olmamakla birlikte aşağıdaki unsurların migreni tetiklediği düşünülmektedir:
Hormonal Değişiklikler: Kesin bir ilişki kurulamamakla birlikte hormonal değişiklikler özellikle kadınlarda migreni etkilemektedir. Hormonal ilaçlarda migren düzeni kötü yönde etkileyebilir.

Yemekler: Bazı kişilerde bazı yemekler ağrıyı tetikler. Alkol, özellikle bira ve kırmızı şarap, yıllanmış peynirler, çikolata, marine yemekler, kafein, bazı Asya yemekleri ve birçok konserve türünün migreni tetikleyebileceği düşünülmektedir.edient in some Asian foods; certain seasonings; and many canned and processed foods. Skipping meals or fasting also can trigger migraines.

Stres:Yoğun iş temposunun ardından gelen rahatlama haftasonunda migrene yol açabilmektedir.

Çevresel Uyarıcılar: Parlak ışık ve güneş ışığı, farklı tatlar
Bazı kokular (parfüm ve çiçek kokuları dahil) tiner türevi kokular ve özellikle içilmiş sigara kokusu migreni olumsuz etkiler.
Fiziksel Etkenler: Cinsel ilişki, uyku düzeninde değişiklik vs. migreni tetikleyebilir. Çevresel Değişimler: Hava değişikliği,mevsim, yükseklik, basınç ve zaman dilimi değişiklikleri migreni tetikleyebilir.
İlaçlar: Bazı belli ilaçlar migreni etkileebilir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Eskiden migrenin tek çözümü Aspirin ken şimdi migrene özel birçok ilaç bulunmakta. Temelde ilaçlar iki gruba ayrılmaktadır:
Ağrı Azaltıcı/Geçirici İlaçlar: Ağrı başladıktan sonra durdurulmasında kullanılır.
Önleyici İlaçlar: Bu tür ilaçlar migreni önlemek veya azaltmak için kullanılır.

Bazı ilaçlar hamilelikte ve emzirmede tavsiye edilmemektedir. Bazıları çocuklarda kullanılamamaktadır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız