Pages

Subscribe:

5.31.2012

Ter kokusu kabusunuz olmasın


Koltuk altında, ellerde, ayaklarda veya vücudunuzun başka bölgelerinde tahammül edilemez ter kokusundan, kullanılan tüm deodorantlara ve kişisel bakım ürünlerine rağmen kurtulamıyorsanız, “Hiperhidrozis” yani aşırı terleme sorununuz olabilir. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte sıcak havanın etkisiyle daha fazla artan terleme şikayetinden uzman ellerde yapılan tedavi yöntemleri ile kurtulmak mümkün.
Aşırı terleme yaşamı olumsuz etkiliyor

Vücut için doğal ve fizyolojik bir olay olan terleme sayesinde vücut ısısı dengelenirken, zararlı maddeler de vücuttan atılmış olur. Terlemeden sorumlu olan sistem, “Sempatik Sinir Sistemi” dir. Sempatik sinir sisteminin, nedeni bilinmeyen bir şekilde fazla çalışmasıyla ortaya çıkan ve kişinin yaşam kalitesini etkileyen aşırı terleme sorunu, “hiperhidrozis" olarak adlandırılır. Aşırı terleme bireyin sosyal yaşamda ve iş ortamında kendisini kötü hissetmesine neden olmaktadır.
Tedavi öncesinde terlemenin nedenleri araştırılmalı
Kişide kilo problemi, şeker hastalığı, hipo ya da hipertiroidi, aşırı nikotin kullanımı ve aşırı kafein alımı, menopoz ve kalp hastalıkları, gebelik, parkinson ve bazı omurilik hastalıkları psikiyatrik ve nörolojik hastalıklar ile alkol bırakma dönemi ve kullanılan ilaçlar sorgulanmalıdır. Tüm sistem sorgulamasının yapılıp, sorunun belirlenemediği durumlarda ise; aşırı terlemenin nedeni sempatik sinirlerin yapısal olarak aşırı çalıştığına bağlanır.
İlk tedavi seçeneği losyon ve ilaç tedavisi
Tedavide alüminyum klorid içeren losyonlar ya da ağızdan alınan antikolinerjik ilaçlar kullanılabilir. Alüminyum klorid içeren losyonlar özellikle koltuk altındaki terleme artışlarında ilk seçenek olarak tercih edilir. Akşam kuru deriye uygulanır ve sabah temizlenir. Bazı durumlarda tahrişler görülebilir. Sistemik antikolinerjik ilaçlar; ağız kuruluğu, görme bulanıklığı, üriner problemlere yol açabileceğinden kullanımları sınırlıdır.
Elektrik akımı tedavisiyle terlemeyi önlemek mümkün

İyontoforez denilen yöntemde ise eller ve/veya ayaklar, içinde metal tabaka bulunan küvete konulur. Bu metal tabakadan düşük şiddette elektrik akımı verilir. Bu yöntemle elektrik akımının oluşturduğu iyonlar ter kanallarını belirli bir süre kapatır. Her seansın uygulama süresi 20-30 dakika kadardır. Başlangıçta 3 günde bir, daha sonra haftada bir tedavi yapılır.
Cerrahi tedavi ile terlemeye neden olan sinirler yakılabilir
Özellikle el ve koltuk altı terlemelerinde cerrahi tedavi olarak Endoskopik Torakal Sempatektomi uygulanmaktadır. Bu cerrahi tedavi ile aşırı çalışarak fazla terlemeye neden olan sempatik sinirler kesilir veya çıkarılır. Bazen sempatik zincir ve dalları klips ile sıkıştırılabilir veya koter ile yakılabilir. Bu sinirlerin terleme dışında fonksiyonu olmadığı için ameliyatın; felç oluşturma, his kaybı, refleks azalması gibi etkileri olmaz.

Terlemenin en etkin tedavi yöntemi Botox
Botox orta ve yoğun şiddetteki terleme şikayetlerini tedavi ederek başarılı sonuçlar sağlamaktadır. Botox, sinir kas kavşağında ve sinir uçlarında "asetilkolin" denilen maddenin salınımını engelleyerek ter bezinin salgı yapmamasına neden olur. Böylece terleme engellenir. Avuç içleri, ayak altı, koltuk altı ve ter bezlerinin fazla çalıştığı her bölgeye uygulanabilir. İşlem öncesinde fazla terleyen bölgeleri tespit etmek için iyot-nişasta testi yapılır. İşlem sonrasında herhangi bir yan etki görülmemektedir. Uygulama yapılan alanın genişliğine göre 80-100 ünite toksin uygulanır. İşlem etkinliği 6 ay ile 9 ay arasında değişmektedir. Tedavinin tekrarlanması bu süreyi uzatmaktadır.
Memorial Hizmet Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Hande Ulusal

5.30.2012

Bahar diyetinde acil çözüm için kurallar...


Havalar ısınmaya başladı, kış veda etmek üzere, renkli cıvıl cıvıl yaz günleri, eğlenceli uzun yaz geceleri gelmek üzere. Denizin mavi rengi ve kokusunun hayali enerji veriyor içimize.
Aman tanrım, bu göbek, bu kalça geçen yaz yoktu, kilo almışım, kıyafetler küçülmüş, bu bir kâbus. Hemen çaresine bakmalı kilo vermeli. Fazla yağlardan ve istemediğimiz bu görüntüden kurtulmak için kolları sıvama zamanı.
İşte Acil çözüm için kurallar;
Kural 1: Sabah uyanır uyanmaz su için…
Formda bir beden için sağlıklı bir sindirim sistemi olmazsa olmaz bir şarttır. Barsaklarınızın düzgün çalışması ve gece boyu susuz kalan bedeninizin kendisine gelmesi için uyanır uyanmaz 1 su bardağı ılık su, hemen ardından 1 su bardağı oda sıcaklığında su ile güne başlamalısınız.
Kural 2: Gün boyunca 2,5–3 litre su için…
Su, dolaşımınızın düzgün olmasını sağlayacak, cildiniz güzelleşecek ve ofis diyeti yaptığınız süre boyunca bedeninizde parçalanan yağların bedeninizden hızla uzaklaştırılmasını sağlayacak. Bu nedenle günde 12–15 su bardağı su içmeyi unutmayın.
Kural 3: Öğün atlamayın…
Zaman darlığı veya unutkanlık öğün atlamanın bir açıklaması olamaz. Yemek yemek, yaşamın sürdürülebilmesi için en önemli etmenlerden biridir aynı zamanda sosyal bir olgudur. Bu nedenle ne olursa olsun kendinize günde 6 defa en az 20 dakika ayırmalısınız.
Kural 4: Tuz tüketiminde sınırları aşmayın…
Tuz tüketiminde sınır tanımaz iseniz, ileride yüksek tansiyon sorunu yaşama riskinizi arttırırsınız. Ayrıca gereğinden fazla tuz tüketimi, vücudunuzda su tutulmasına neden olur böylelikle bedeninizde şişlik hissedersiniz.
Kural 5: Sağlıklı pişirme yöntemleri seçin…
Ofis diyetinizi uyguladığınız sürece yapmanız gerekenlerden biri de sağlıklı pişirme yöntemleri tercih etmek. Tüketeceğiniz besinler ızgara, fırında, buğulama veya haşlama olarak pişirilmelidir.
Kural 6: Yemeğin tadını çıkarın…
Ofis diyetinin en büyük özelliklerinden biri de sizi lezzete odaklamasıdır. Hızlı yemek yemek yerine yavaş yavaş yemeyi öğrenerek, besinlerden keyif almaya odaklanın. İyice çiğnenerek tüketilen bir besinin glisemik indeksi azalacağından ötürü kan şekerinizde dengeli yükselecektir.
Kural 7: Baharatlardan yararlanın…
Acı kırmızıbiber başta olmak üzere birçok baharatın metabolizmayı hızlandırıcı etkisi vardır. Sizde bu etkiden yararlanmayı deneyin. Yemeklerinize ve salatalarınıza ekleyeceğiniz çeşitli baharatlar ile değişik lezzetler elde edebilir, metabolizmanıza destek olabilirsiniz.
Kural 8: Her gün kendinize yarım saat ayırın…
Ofis diyeti vücudunuzdaki yağlardan sizi kurtararak daha ince görünmenizi amaçlar. Bu nedenle enerji harcaması konusunda da kendinize yardımcı olmalısınız. Ne kadar meşgul olursanız olun kendinize günde yarım saat ayırın ve açık havada yürüyüş yapmanın keyfini çıkartın.
Kural 9: Acıktığınızda çiğ sebze tüketin…
Ofis diyetini uygularken kendinizi aç hissettiğiniz zamanlarda domates, salatalık, biber gibi çiğ sebzelerden tüketin. Böylelikle hem düşük kalori almış hem de C vitamini ihtiyacınızın büyük bir kısmını karşılamış olacaksınız.
Kural 10: Ofis diyetinde 6 öğün beslenin…
Ofis diyeti sadece forma girmenizi değil, metabolizmanızı düzenleyerek verdiğiniz kiloları korumanızı da amaçlar. Günde 6 öğün beslenme, en sağlıklı beslenme tarzıdır. Sağlıklı beslenmenin temel kuralını ofis diyeti ile alışkanlık haline getirin. Öğün aralarında 2-3 saat olmasına dikkat etmelisiniz.
ÖRNEK MENÜ
Kahvaltı
1 dilim peynir
1 adet yumurta
1–2 dilim tam buğday veya çavdar ekmeği
Sınırsız çiğ sebze
4-5 adet zeytin
Kuşluk
1 porsiyon taze mevsim meyve
Öğlen
2–3 ızgara köfte kadar et veya tavuk veya hindi veya balık
1 su bardağı yoğurt veya 2 su bardağı ayran
Bol salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile)
1 dilim tam buğday veya tam çavdar ekmeği
İkindi
1 dilim tam buğday veya tam çavdar ekmeği veya ¼ adet simit
1 dilim peynir
Bol çiğ sebze
Akşam
1 tabak etsiz sebze veya kuru baklagil yemeği
1 ince dilim tam buğday veya tam çavdar ekmeği
1 su bardağı yoğurt veya 2 su bardağı ayran
Bol salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ilaveli)
Gece
2 porsiyon meyve
NİL SAHİN GÜRHAN / NİL DİYET

Kilo vermeye yardımcı kumaş çıktı!


Yenilikçi ve akıllı kumaşlarıyla dikkat çeken, yılların markası İpekiş, metabolizmayı ve yağ yakımını hızlandıran Slimming akıllı kumaşı ile kilo vermeye yardımcı oluyor. Mikrokapsül teknolojisiyle geliştirilen ve kilo vermeye yardımcı olmasının yanında cildi de nemlendiren Slimming akıllı kumaşı, uzmanlar tarafından da öneriliyor.
Tüketicilerin farklı ihtiyaçlarına yenilikçi ürünleriyle cevap veren İpekiş, yaza formda girmek ve her zaman formda kalmak isteyenler için mikrokapsül teknolojisiyle geliştirilmiş, kilo vermeye yardımcı Slimming akıllı kumaşı sunuyor. İstediğiniz vücuda sahip olmak, İpekiş’in Slimming akıllı kumaşı ile artık çok daha kolay. Slimming akıllı kumaşla üretilmiş giysilerin kullanımının, spor ve beslenmenin kilo verdirici ana etkisine ilave yardımcı bir yöntem olduğunu belirten Double Check Sağlıklı Yaşam Akademisi’nden Op. Dr. Ebru Aydın “Kilo vermek isteyenlere vücut ısısını artırarak metabolizmayı ve yağ yakımını hızlandıran Slimming akıllı kumaşlarını öneriyoruz. Slimming akıllı kumaşları içinde barındırdığı mikrokapsül teknolojisi sayesinde kilo vermeye yardımcı oluyor” dedi.
Acı biber özü metabolizmayı hızlandırıyor…
Alman Rudolf GmbH ve Celessence Technologies’in ortak çalışması olan mikrokapsüllerin İpekiş’in yüzde yün kumaşlarına uygulanmasıyla ortaya çıkan Slimming akıllı kumaş, zayıflamaya yardımcı olmasının yanı sıra cildi de besliyor. Kumaşın içinde bulunan mikrokapsüller, hareket edildiğinde patlayarak içerisinde barındırdığı zayıflamaya yardımcı ve cilt bakımı sağlayan maddelerin açığa çıkmasını sağlıyor.
Mikrokapsüllerin içerisinde bulunan acı biber, esmer deniz yosunu ve mabet ağacı  vücut ısısını artırarak metabolizmayı ve yağ yakımını hızlandırıyor, kilo vermeye yardımcı oluyor. Yine mikrokapsüllerin içinde yer alan E vitamini, Cosmocol, Squalene ve Ahududu gibi maddeler de cildi nemlendirmenin yanı sıra cildin yağlanmasını engelliyor ve anti-aging özelliği sergiliyor.
Kumaşın yedi harikası
Versace, Armani, Christian Dior gibi dünya devi moda markalarına üretim yapan, İpekiş’in “Kumaşın 7 Harikası” konseptindeki akıllı kumaş koleksiyonunda zayıflamaya yardımcı Slimming’in yanı sıra polen itici Zeropollen, maksimum hareket kabiliyeti ve dayanıklılık sağlayan Pure Woolstretch, su ve leke tutmayan Bionic Finish, antibakteriyel SilverPlus, gün boyu hoş koku yayan parfüm kokulu Bioperfume, koyu renklerde yakıcı güneşe rağmen serin tutan ve UV etkisini azaltan Cooldark kumaşları bulunuyor.  

5.29.2012

Yaza girerken vücudunuz mu şişiyor?


“ Son günlerde kendimi balon gibi hissediyorum”
“Kilo almadım ama kıyafetlerim üzerime olmuyor”
“ Parmaklarımın şişliğinden yüzük bile takamıyorum”
Yaz aylarına günler kala sıkça yaşanan bu şikayetler vücudunuzda ödem yani şişlik olduğu anlamına geliyor. Gün içerisinde tüketilen su ve tuz miktarı vücuttaki ödemin en önemli nedenleri. Memorial Etiler Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Murat Görgülü, vücuttaki ödemi azaltmanın yolları hakkında bilgi verdi.
Kronik hastalığınız varsa özellikle dikkat edin
İnsan bedeninde damar içerisinde dolaşan sıvıların damar dışına çıkması ve doku araları ile cilt altında birikmesi sonucunda ödem durumu gelişir. Alınan su ve tuz miktarı vücutta şişme ve ödem gelişiminde çok önemlidir. Gözle görülür bir ödem yani vücutta su toplaması olduğunda 3 litre kadar fazla sıvı vücutta birikmiş demektir. Ödemin oluşumunda böbrekten su ve tuz tutulumu önem taşır. Vücutta sıvı birikimi, bölgesel ya da tüm vücudu içerecek şekilde genel olabilir, bunların nedenleri farklıdır. Ödemin bölgesel dağılımı, nedeni hakkında önemli fikirler verir.
Ödemler pek çok hastalığa işaret edebilir
İnsan vücudunda belli bir bölge ya da organ ile sınırlıdır. Örneğin tek bacak, tek kol, iki bacak, göz, dudak gibi, tek kol ve tek bacak ödemlerinde o bölgede lenf akımının aksaması önemlidir. Tıkayıcı bir kitle, enfeksiyon ya da damar tıkanıklığı buna yol açabilir. Her iki bacak şişmesi aşırı varisler, kalp yetersizliği, lenfatik tıkanıklık, sürekli oturma ve hareketsizliğe bağlı olabilir. Yüz, dudak ve gözde oluşan ödemlerin de en sık nedeni, alerjik reaksiyonlar ya da kanda protein düşüklüğü olabilir. Kalp ve karaciğer gibi organ yetersizliklerinde de karın zar ve akciğer zarında sıvı birikimi olur; ayrıca bazı kanserlerin yayılması sonucunda karın ve akciğer zarlarında sıvı birikimi sıkça gözlenir. Ödemin süresi yaygınlığı ve kişide ek bir rahatsızlık olup olmaması tanıda ve tedavide büyük önem taşır.
1 gram tuz 200 ml. sıvı birikmesine neden olur
İnsan vücudunun büyük bir bölümünü içine alan ya da tüm vücudu kaplayan yumuşak doku şişmesine yol açan, sıvı birikimleridir. Her iki bacakta oluşan ödem uzun süre ayakta kalmaya bağlı olabilir. Bunda fazla tuz tüketimi çok önemlidir, fazladan alınan 1 gr tuz vücutta 200 ml sıvı birikmesine yol açar. Kalp yetersizliğinde de her iki ayakta şişme erken bir bulgudur. Kalp yetersizliğinde akciğerlerde de sıvı birikerek nefes darlığına yol açabilir.
Sabah kalktığımızda oluşan göz çevresi şişmesinde özellikle böbrek hastalıkları ve azalmış tuz atılımı düşünülmelidir. Böbrek rahatsızlığı dışında ileri derecede karaciğer yetersizliği de bu tip ödeme neden olabilir. Özellikle protein kaybına yol açan “nefrotik sendrom”da tüm yüz ve vücutta şişme olabilir. Ayrıca tüm vücutta şişmeye yol açan en önemli nedenlerden biri de alınan besinlerdeki tuz ve kimyasal madde miktarıdır. Normalde alınması gereken tuz miktarı, yaşa ve aktiviteye göre değişir ancak daha öncede söylediğimiz gibi aşırı tuzlu besinlerin tüketilmesi ile yeterli miktarda tuz böbreklerden atılamazsa vücutta sıvı birikmeye başlar. Öncelikle ayak bileği, göz çevresi gibi yumuşak doku bölgeleri şişmeye başlar. Hazır soslar, yapay tatlandırıcılar, bazı baharatlar, alkollü içecekler, bol kafeinli içecekler vücutta ödem oluşumunu artırır. Birçok ağrı kesici ilaç ve romatizma ilacı da vücutta su ve tuz tutarak ödeme yol açar. Birçok hormon ilacı, özellikle de kortizonlu ilaçlar vücutta aşırı su ve tuz tutulumuna neden olur. Aşırı hareketsizlikte lenf dolaşımını ve toplardamar dolaşımını azaltacağı için özellikle kollarda ve bacakta şişme yapar. Hep aynı pozisyonda kalan yaşlılarda yerçekiminin etkisi ile sıvı altta kalan bölümlerde toplanır, bu yalancı bir ödem görüntüsü verebilir.
Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz ödemi azaltmak için çok önemli
Başlıca tedavi ödeme neden olan durumun ortadan kaldırılmasıdır. Örneğin fazla tuz alımının engellenmesi, alkol alınmaması, hazır besin ve soslardan uzak durulması, sigara ve kafeinli içeceklerin azaltılması en önemli hususlardır. Alınan ağrı kesici ve romatizma ilaçlarının dozu ayarlanmalıdır. Eğer kişide hareket eksikliği ve aşırı durağanlık var ise mobilizasyon, lenf ve kan dolaşımını artıracağı için ödemin azalmasına yardımcı olur.
Mutlaka bir doktora danışın
Eğer kişide vücutta sıvı birikimine yol açan herhangi bir hastalık öncelikle bu hastalığın tespit edilmesi ve buna yönelik tedavi yapılması temel prensiptir.
Kalp yetersizliği olan hastada tansiyon ve kalp atımının düzenlenmesi ve idrar söktürücü tedavi yapılması birinci derecede önemlidir. Hastanın idrarının artması ile ödem azalmaya başlar ancak bu ilaçların yan etkileri çok dikkatli olarak takip edilmelidir, fazla idrar söktürücü kullanımı aşırı tuz ve su kaybına yol açabilir, bu da halsizlik, tansiyon düşmesi ve kalp ritm bozukluğu gibi durumlara yol açabilir.
Böbreklerden protein kaybı olan ya da böbrek yetersizliği gelişmiş olan hastalarda proteinin tamamlanması diyetin ayarlanması, alınan tuz miktarını azaltılması çok önemlidir.
Karaciğer yetersizliğine bağlı ödemlerde de eksik proteinin tamamlanması ve idrar söktürücü tedavi uygulanması temel prensiptir.
Göz çevresi, ayak bilekleri, eller ya da vücudun herhangi bir yerinde şişme ve sıvı birikimi fark edildiğinde fazla zaman yitirmeden bir doktora danışmak çok önemlidir.

Ağrılarınızdan kendi kanınızla kurtulun!


İnsan vücudunun hastalıkları iyileştirme potansiyeli olduğu artık biliniyor. Kişinin kendi kanıyla iyileşmesine imkân veren PRP tedavisi ilaç yerine bu potansiyeli kullanan yeni bir tedavi yöntemi. Kas-iskelet sistemi yaralanmaları ve hastalıklarının iyileşmesinde kullanılan bu tedaviyle omuz ağrıları, ön çapraz bağ yaralanmaları, eklem kireçlenmesi, ayak bileği burkulmaları gibi birçok rahatsızlık tedavi edilebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uz. Dr. Feride Ekimler Süslü PRP tedavisinin Fizik Tedavi alanında kullanımı hakkında bilgi verdi.
PRP ile dokular iyileşerek yenileniyor
PRP (Platelet Rich Plasma) trombositten zengin plazma anlamına geliyor. Kanın pıhtılaşmasından sorumlu olan trombositler, aktive edildikleri zaman büyüme faktörleri olarak bilinen iyileştirici proteinler salgılayarak dokuları iyileştirip yeniliyor. PRP tedavisinde kullanılan trombositler hastanın kendi kanından alınan numuneden ayrıştırılarak elde ediliyor ve serum olarak yaralı bölgeye enjekte ediliyor. Enjekte edilen sıvıda yüksek konsantrasyonda trombosit ve büyüme faktörleri bulunuyor. Normal kanın 1 mililitresinde 150.000-400.000 trombosit bulunurken PRP’de bu sayı 1.000.000’un üzerine çıkıyor. Trombositler ayrıca sessiz lokal kök hücrelerini aktive ettiğinden plazma sıvısı doğal bir ilaç gibi etki gösteriyor. Yaralanmanın ve zedelenmenin olduğu tendon kıkırdak gibi yapıların iyileşmesini hızlandırır.
Tedavi uzmanlar tarafından uygulanmalı
PRP tedavisi omuz ağrıları, tenisçi dirseği, golfçu dirseği, ön çapraz bağ yaralanmaları; diz, omuz, kalça eklem kireçlenmesi, diz kapağı tendiniti, ayak bileği burkulmaları, topuk dikeni ve kulunç ağrısı olarak bilinen kas gerginliklerinin tedavisinde kullanılıyor. PRP’nin uygulaması ise şu şekilde; Hastanın kendi kanı steril bir ortamda alındıktan sonra özel işlemler ile trombositler kanın diğer şekilli elemanlarından ayrılıyor. Uygulanmak istenen bölgeye bu sıvı enjekte ediliyor. PRP’nin kalitesi, trombositlerin yaşama kabiliyetine bağlıdır. Bu nedenle PRP uzman bir ekip tarafından hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. PRP’nin hazırlama sürecinde trombositler canlılığını sürdürebilmelidir, aksi takdirde; canlılığını kaybeden trombositler aktive edilemez. Aynı şekilde, PRP uygun şekilde hazırlanmazsa, trombositler erken aktive olur ve daha hazırlık safhasında büyüme faktörleri kaybolabilir.
Herhangi bir yan etkisi yok!
İlk enjeksiyondan 3 hafta sonra hasta tekrar değerlendirilmelidir. Genellikle 3 hafta arayla 6 aylık dönem içinde 3 enjeksiyona kadar yapılabilir. İşlemden sonra doku iyileşmesini hızlandırmak için fizik tedaviye devam edilebilir. Hastaların birçoğunda ilk enjeksiyondan sonra iyileşme görülür. Birçok bilimsel çalışmada başarı oranının %80 – 85 oranında olduğu gösterilmiştir. Bazı hastalarda kısmi bir iyileşme olurken, bazı vakalarda tam iyileşme gösterilmiştir. PRP yönteminde kişinin kendi kanından alınıp hazırlanması nedeni ile herhangi bir yan etkisi yoktur. Yalnızca yapıldığı bölgede geçici bir ağrı ve şişme yapabilir. Bu etki 1-2 gün içinde kendiliğinden geçer. Tedavi öncesi başlanan ve 5 gün süre ile ağrı kesici ilaç kullanımı ile bu durum en aza indirilebilmektedir.

Deniz ve Kum Varis Endişesini Artırıyor


Kumsal ve deniz mevsimi, birçok kadın için bacaklarındaki varis görüntüsüyle yüzleşmek anlamına geliyor. Estetik kaygıların yanında, ağrı, şişme, kramp gibi sağlık sorunlarına da neden olan varisi ihmal etmemek gerekiyor. Memorial Antalya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Tamer Bakalım varisin nedenleri, tedavisi ve korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Varis toplardamarların genişlemesi, uzaması ve kıvrımlı hal alması olarak tanımlanıyor. Özellikle uzun süre ayakta kalan ya da uzun süre oturarak çalışanların risk altında olduğu varis, yetişkin nüfusun %15-20’sini etkiliyor. Varis ile ilgili diğer veriler ise şöyle: Varis kadınlarda, erkeklere oranla 4 kat daha fazla görülüyor. Varisin ailesel geçiş oranı %50’den fazla, ayrıca varis, 4 saatten fazla ayakta kalanlarda 3 kat daha fazla görülüyor.
Doğum kontrol hapları ve hormon tedavilerine dikkat!
Varis; gebelik, obezite, duruş bozuklukları, kabızlık, doğum kontrol hapları ve hormon tedavileri gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabiliyor. Kalıtım, riskli yaşam tarzı ve sigara kullanımı önde gelen risk faktörleri olarak gösteriliyor.
Ayakta durmaya bağlı oluşan ağrı varis belirtisi olabilir
Hastaların en yaygın belirtileri; bacaklarının görüntüsünün bozulması, uzun süre ayakta kalmaya bağlı oluşan bacak ağrısı, bacaklarda ağırlaşma ve geceleri bacaklarda hissedilen kramplardır. Bacak varislerinde kronik ayak bileği şişliği, cilt bozuklukları ve bacak ülserleri gelişebilir. Uzun süre ayakta durma veya obezite (şişmanlık) tüm bacak varis etkilerinin daha da artmasına neden olur. Varis ayrıca ağrı ve dolgunluk hissi, ayak tabanlarında yanma, kaşıntı, ayak bileğinde şişme, gece krampları, kanamalar, cilt değişiklikleri ve açık yaralara neden olur.
Nedenleri ortadan kaldırılmazsa hastalık tekrarlayabilir
Varis tedavisinde amaç, yaşam kalitesini artırmaktır. Hastalık genellikle iyi huylu seyir gösterdiğinden hastaların çoğu ameliyat edilmez. Büyük varisleri olan hastalarda, kanama veya bacak ülseri gibi durumlar gelişirse, cerrahi tedavi yöntemleri kaçınılmazdır. Varise neden olan etkenler ortadan kaldırılmadıkça belli bir süre sonra hastalık tekrarlayabilir.
Varisten korunmak için;
  1. Bol bol hareket edin. Yürüme, yüzme, bisiklet, gibi sürekliliği olan hareketleri tercih edin. Yaz aylarında uzun süreli güneş banyolarından kaçının.
  2. Bir saatten daha uzun süre oturmayın ya da ayakta kalmayın. Gün içerisinde birkaç kez bacakları yüksekte tutmak yararlıdır.
  3. Soğuk suyla bacaklara duş yapın. Cilde uygulanan soğuk su kanın kalbe dönüşünü hızlandırır.
  4. Bol giysileri tercih edin.
  5. Topuk yüksekliği 5 cm’den fazla olan ayakkabıları tercih edin.
  6. Beslenmenize dikkat edin, günde en az iki litre sıvı tüketin ve sigara içmeyin.
  7. Varis çorabınızı düzenli giyin.
  8. Varisleriniz varsa veya varise ait şikâyetleriniz varsa mutlaka damar cerrahına başvurun.

5.27.2012

Bilgisayarlı Tomografi (BT) Nedir?

Bilgisayarlı tomografi x-ışını (röntgen) kullanılarak vücudun incelenen bölgesinin kesitsel görüntüsünü oluşturmaya yönelik radyolojik teşhis yöntemidir. İnceleme sırasında hasta bilgisayarlı tomografi cihazının masasında hareket etmeksizin yatar.Masa manuel ya da uzaktan kumanda ile cihazın ''gantry'' adı verilen açıklığına sokulur. Cihaz bir bilgisayara bağlıdır. X-ışını kaynağı incelenecek hasta etrafında 360 derecelik bir dönüş hareketi gerçekleştirirken ''gantry'' boyunca dizilmiş dedektörler tarafından x-ışını demetinin vücudu geçen kısmı saptanarak elde edilen veriler bir bilgisayar tarafından işlenir. Sonuçta dokuların birbiri ardısıra kesitsel görüntüleri oluşturulur. Oluşturulan görüntüler bilgisayar ekranından izlenebilir.Görüntüler filme aktarılabileceği gibi gerektiğinde tekrar bilgisayar ekranına getirmek üzere optik diskte depolanabilir. Ayrıca görüntüler bilgisayar tarafından işleme tabi tutularak birbirine dik eksenlerde yeniden yapılandırılmış görüntüler elde edilebilir. Bu görüntülerin de yardımıyla 3 boyutlu görüntüler oluşturulabilir. Yeni gelişmekte olan teknolojilerle sanal endoskopi yapma olasılığını vermektedir. Bu şekilde soluk borusunun, yemek borusunun, midenin, ince ve kalın barsakların, damarların ve idrar yollarının içeriden görüntülerini elde etmek mümkün olmaktadır. Bu yeni görüntüleme yöntemleri şimdilik endoskopik yöntemlerin eksikliklerini tamamlamak amacı ile kullanılmaktadır. Bilgisayarlı tomografi diğer x-ışın incelemelerine göre bazı avantajlara sahiptir. Özellikle organların, yumuşak doku ve kemiklerin şekil ve yerleşimini oldukça net gösterir.Ayrıca BT incelemeleri hastalıkların ayırıcı tanısını yaparak tedavi yöntemlerini değiştirmektedir.Diğer görüntüleme yöntemlerinden daha erken ve doğru şekilde birçok hastalığın teşhisini sağlamaktadır. Hastalıklar erken teşhis edildiğinde daha iyi tedavi edildiklerinden, BT bu üstün özellikleriyle doktorların birçok hayat kurtarmasına yardımcı olmuştur.
İnceleme rahatsızlık verici mi? Herhangi bir tehlikesi var mı?
İncelemenin kendisi tamamen ağrısızdır. İnceleme sırasında hastadan BT cihazının masasında hiç hareket etmeksizin yatması istenir. Yapılacak incelemenin türüne bağlı olarak hastaya kol damarlarından kontrast madde enjekte edilebileceği gibi kontrast madde içmesi de istenebilir. İncelemenin bu kısmı hasta için biraz rahatsızlık verici olabilir. Kontrast maddeler iyot içerdiği için bazı kişilerde allerjik reaksiyonlara neden olabilir. Hastanın inceleme öncesinde teknisyen ya da radyoloğa bu tür maddelere karşı daha önce allerjik bir reaksiyon gösterip göstermediğini ve eğer varsa başka maddelere karşı allerjisini bildirmesi gerekir. Hastaya daha önceden yapılmış bir BT incelemesinde, İVP olarak adlandırılan böbrek incelemesinde veya anjiografi sırasında kontrast madde verilmiş olabilir. BT cihazları X ışınlarını kullanır.Hastanın güvenliği için en iyi şekilde dizayn edilmiş olup inceleme sırasında maruz kalınan radyasyon miktarı gerekli en az düzeyde olacak şekilde imal edilmiştir. X ışınları anne karnında gelişmekte olan fetusa zarar verebileceğinden inceleme hazırlığına başlamadan evvel hasta hamilelik şüphesi varsa bu konuda doktora veya teknisyene bilgi vermelidir.

İncelemeye hazırlık için yapılması gerekenler nelerdir?
İncelemenin Yapılacağı Gün:
İnceleme gününde eğer aksi belirtilmezse randevu saatinden 4 saat önce başlamak üzere katı gıda yenmemelidir. Bununla birlikte kahve, çay, fazla katı olmayan çorbalar ve meyve suyu çok fazla olmamak kaydıyla içilebilir. Katı gıda alımının sınırlanması birçok tıbbi işlem öncesinde hastanın güvenliği için alınan bir önlemdir. Eğer inceleme abdomene yönelik yapılacaksa hastanın 12 saat aç kalması gerekmektedir. Bu inceleme için 3 gün önceden itibaren sıvı gıdalar alınmalıdır. Son gece müshil ve inceleme sabahı ise lavman yapılır. Ardından incelemenin 4 saat öncesinden itibaren kontrast madde içiren su içirilir.
İncelemenin Yapılacağı Oda:
BT teknisyeni hastaya kendini tanıtarak işlem hakkında bilgi verir ve hastanın muhtemel sorularını yanıtlayarak rahatlamasına yardımcı olur. İncelenecek beden bölgesine bağlı olarak vücuttaki metal objelerin çıkarılması istenebilir. Daha sonra hastaya önlük giydirilir.
İnceleme sırasında neler olur?
Teknisyen hastayı incelemenin yapılacağı odaya götürerek yapılacak incelemeye göre hastanın sırt üstü veya yüz üstü masaya yatmasını sağlar. Hastanın rahat etmesi önemlidir, çünkü inceleme süresince hastanın hareket etmemesi gerekir. BT incelemeleri hastaların tıbbi problemlerine ve incelenecek vücut kısmına göre farklılıklar gösterir. Hastalığın teşhisi için incelemenin nasıl yapılması gerektiğine radyolog karar verir. Örneğin eğer batın bölgesi incelenecekse göğüs alt kısmından pelvis üst kısmına kadar kadar olan kesim taranacaktır. Böyle bir inceleme süresince sizden görüntülerin bulanık çıkmaması için belli aralıklarla nefesinizi tutmanız istenecektir . Makina işlem süresince bazı sesler çıkarır. Hastanın üstünde yattığı masa her bir görüntü oluştuktan sonra bir miktar hareket edecektir. Ayrıca teknisyen ya da makina tarafından nefes tutup vermeyle ilgili hastaya sinyal verilecektir. Kimi incelemelerde işlem öncesinde veya sırasında doktor veya teknisyen tarafından kontrast madde enjeksiyonu yapılabilir. Bu radyoloğun görüntüleri daha iyi değerlendirmesini sağlıyacaktır. Eğer işlem sırasında veya enjeksiyon sonrasında hasta bir rahatsızlık hissederse bunu teknisyene veya doktora bildirmelidir.
Bir bilgisayarlı tomografi incelemesi ne kadar sürer?
İncelemeler hastalarının klinik bulguları göz önüne alınarak her bir hasta için ayrı ayrı planlanır. Bundan dolayı yapılan BT incelemesi daha önce yaptırmış olduğunuz bir BT incelemesinden farklıysa ya da inceleme sonunda ek görüntüler alma ihtiyacı duyulmuşsa endişelenmemek gerekir. Başlangıcından bitimine kadar çekim süresi ortalama 15 dakikadır.
İnceleme bitiminde yapılması gerekenler nelerdir?
Radyolog incelemesi yapılan kişinin hastalığıyla ilgili bir sonuca varmasını sağlayacak yeterli bilgiyi elde ettikten sonra inceleme sona erdirilir ve hasta evine gidebilir. İncelemeden sonra herhangi bir kısıtlama olmaksızın normal günlük aktivitelerine devam edebilir.



İncelemeler nasıl değerlendirilir?
İncelemeler vücudun hangi kısmıyla ilgiliyse o konuda uzmanlaşmış radyolog doktorlar tarafından değerlendirilir ve daha sonra yazılı bir rapora dönüştürülerek hastaya teslim edilir. Eğer başka sorularınız varsa incelemenizi yapacak olan doktorlar ve teknisyenlerden gerekli bilgileri alabilirsiniz.




5.26.2012

Fast food, aşırı mutsuz yapıyor



Montreal Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada bir grup fareye aşırı yağlı, diğer gruba az yağlı yiyecekler verildi.

12 hafta sonunda fast food benzeri yiyeceklerle beslenen farelerin daha sakin, içine kapanık olduğu dahası stres hormonu seviyelerinin yükseldiği görüldü. Kanadalı araştırmacı Stephanie Fulton, “Sakinlik hayvanlarda depresyon belirtisidir. Yağlı yiyecekler beyinde uyuşturucu benzeri etki yapıp, anlık bir mutluluğun ardından uzun vadede aşırı mutsuzluğa yol açmaktadır” dedi.

Ameliyat olma burnun düşer




Tıpta son yıllarda kullanılan “soğuk ablasyon yöntemi” ile nefes almayı zorlaştıran ve “et büyümesi” olarak bilinen dokular, yapıya zarar vermeden küçültülüyor.
Burun içinde büyüyen dokulara 40-45 derecede ısı ile enerji verilen yöntemle, dokunun yeniden büyümesinin ve nefes almayı zorlaştırmasının önüne geçiliyor.
Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Eğitim Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Murat Karaşen, Türkiye'de burun ameliyatlarının dünya standartlarında yapıldığını ifade etti. Toplumda “burun ameliyatı olma, burnun düşer” şeklinde yanlış kanıların bulunduğunu dile getiren Karaşen, gelişen teknolojiyle burun ameliyatlarında büyük başarılar sağlandığını belirtti.

Burnun ideal soluma için havanın temizlenmesi, ısıtılması, filtre edilmesi, basıncının ayarlanması ve nemlendirilmesi işlevini yürüttüğünü anlatan Karaşen, bu organın çeşitli nedenlerle bazen bu işlevlerini yerine getiremez hale gelebildiğini ve ideal solumanın gerçekleşemediğini söyledi.

Burunda oluşan sorunlardan birinin burnun iki boşluğunun arasındaki perde olan septumda doğuştan ya da kaza sonucu oluşan tek ya da çift taraflı eğrilikler olduğunu ifade eden Karaşen, deviasyon denilen bu durumun burnu tıkaması sonucu nefes almada sorunlar yaşandığını belirtti.

Deviasyonun ağır şiddette seyretmesi durumunda özellikle uyku sırasında ağız açık şekilde nefes alındığından burnun işlevini tam yürütemediğini belirten Karaşen, bunun sonucunda da faranjit, bronşit gibi enfeksiyonlardan uyku apnesine kadar giden durumların ortaya çıkabildiğini kaydetti.

YENİ TEKNİKLERLE KESİN ÇÖZÜM

Deviasyona tamponlu ve tamponsuz ameliyatlarla çare bulunabildiğini belirten Karaşen, şöyle konuştu:
“Toplumda 'burun ameliyatı olursan iki sene sonra eski haline döner' şeklinde görüşler var. Eğri kıkırdak düzeltildiğinde eski haline dönmemesi için artık birçok yeni teknik geliştirildi. Deviasyon ameliyatında eğri olan kısımları çizik atarak ya da eğri kısmı çok küçük parçalar halinde çıkararak veya düzeltip yeniden yerleştirerek düzeltiyoruz. Bu eğriliklerin bir daha geri dönüşü olmadan kesin çözülmesi için eğrilik olan bölgeye başka bir kıkırdaktan destek de koyabiliyoruz. Eğer burnun kıkırdak dokusu yeterli olmazsa kulaktan, kaburgalarda bulunan kıkırdaktan parça alıp eğrilik olan bölgeye naklediyoruz”

BURUNDAKİ ETLER İÇİN SOĞUK ABLASYON YÖNTEMİ 

Prof. Dr. Karaşen, burun tıkanıklığına sadece deviasyonun neden olmadığını, burun içinde et büyümesi denilen durumda da sıkıntıların yaşandığını kaydetti.
Burun içinde bu dokuların büyümesi halinde burun pasajının daralarak nefes almanın zorlaştığını anlatan Prof. Dr. Murat Karaşen, şu bilgileri verdi:
“Bu durumda kliniğimizde son teknolojileri kullanıyoruz. Burundaki et büyümesinin soğuk ablasyon denilen yöntemle enerji vererek büzüp küçültüyoruz. Yöntemin en önemli avantajı bu dokuların çıkarılması sırasında burnun işlev gören dokusunun korunması. Radyo frekansa göre daha üstün bir teknolojiye sahip olan bu yöntemi bir süredir uyguluyor ve çok başarılı sonuçlar alıyoruz. Radyo frekansta dokuya verdiğimiz ısı 75-80 derece olduğundan çevre dokulara zarar verebilir. Ancak soğuk ablasyonda 40-45 derece sıcaklıkta enerji verildiği için çevre dokular korunuyor. Bu dokuların yeniden büyümemesi için de işlemi birkaç kez tekrarlayabiliriz.”

5.25.2012

Karma Ciltler için Nane Maskesi

Cildimiz yaşadıklarımızı en çabuk yansıtan yerdir. Yorgunluğumuzu, hava koşullarını ve birçok olumsuz etkenin yan yana geldiği zamanlarda cildimiz savunmaya geçse de yenik düşebilir. Sizler için bu yorgun ciltleri rahatlatacak bir maske yayınlıyoruz. Cildiniz iyi bakımı hak ediyor!



Yorgun Ciltler için Nane Maskesi
Nane maskesi:
Nane cildinizi hem serinletir hem de canlandırır. Yorgun cildinizi kendine getirir ve rahatlatır. Karma ciltler ile ve yorgun ciltlere iyi gelmektedir.
Bir tatlı kaşığı naneyi bir cezvede yaklaşık bir fincan su ile demledikten sonra soğumasını bekleyin.
Ardından 1 çorba kaşığı demlenmiş nane ile iki kahve kaşığı nemlendirici krem ile karıştırın.
Yüzünüze maske olarak uygulayarak 10 dakika bekleyin.
Bu uygulamayı haftada üç kere tekrar edin.

kalça eriten süper diyet


kalça, kalça eritme, kalça eriten diyet, kalça eriten süper diyet, kalçayı eritmenin yolları, kalça nasıl erir, kalça için nasıl diyet yapılır, diyet, diyet yapma, zayıflama diyeti, eritme, kalça diyet, müsli, müsli hazırlama, diyet yapma, diyet hazırlama, 6 haftada kalçalar erisin, kalçam nasıl gider, kalçam nasıl erir, kalçalar nasıl zayıflar.
6 hafta boyunca uygulayacağınız bu özel karışımlı müsli diyetiyle, kalça ve basen bölgelerinizdeki fazla yağlardan kurtulabilirsiniz. Ünlülerin denediği bu diyetle sadece vitrinden izlemekle yetindiğiniz dar pantolonları bile üzerinizde rahatlıkla taşıyabilirsiniz. İşte pek çok kadının başlıca derdi olan kalça problemini ortadan kaldıran mucize formül…
Müslinin hazırlanışı
Hazırlayacağınız müslinin tadı oldukça leziz. İçeriğinde badem ve kurutulmuş meyveler ve tahıllar kadar pek çok vücudunuza faydalı gıdalar bulunuyor. Ancak hepsi bir araya getirildiğinde kalça bölgenizdeki yağları hızla eritip, sizi forma sokuyor. Hazırlanışına gelince…
Malzemeler
- 2 fincan yulaf tanesi,:
- 2 fincan kırılmış fındık,
- 1 fincan buğday,
- 1 fincan çekirdeksiz kuru üzüm,
- 1 fincan ayçiçek tohumu,
- 1 fincan badem,
- 1 fincan ince kıyılmış kuru kayısı
Hazırlanışı: Malzemeleri karıştırıp, blenderdan geçirin. Hazırladığınız karışımı tam 12 porsiyon olacak şekilde eşit parçalara ayırın. Her porsiyonda karışımı bir bardak diyet soğuk süt ilave ederek tüketeceksiniz. Tabii üzerine yarım dilim muz da ekleyebilirsiniz.
Günlük menü
Kahvaltı: Bir porsiyon hazırladığınız müsli, bir fincan süt ve dilimlenmiş yarım dilim muz.
Saat 11.00: Bir adet elma.
Öğle: Bir porsiyon müsli ve yarım muz.
Öğleden sonra: Bir avuç kuru üzüm.
Ana öğün: Meyveyle birlikte temel gıdalar.
Yatmadan önce: Bir portakal.
Meyveler: Elma, kayısı, iki kurutulmuş erik, bir mango.
Ana öğünler
Pazartesi: Bir parça tavuk kanat ya da göğüs ızgara, yeşil salata ve bir meyve.
Salı: İki yumurtalı omlet, domates ve rendelenmiş havuçla tüketilecek.
Çarşamba: Bir çay fincanı büyüklüğünde yer tutan spagetti. Bir meyve.
Perşembe: İnce dilimlenmiş bir tavuk göğsü. Haşlanmış havuçla servis yapılacak. Dilerseniz yanına haşlanmış brokoli de alabilirsiniz. Bir meyve.
Cuma: Ton balıklı yeşil salata. Bir adet katı pişmiş yumurta. Bir meyve.
Cumartesi: Bir parça hindi göğsü, mısırla karışık yeşil salata. Bir meyve.
Pazar: 3 dilim rosto edilmiş biftek, havuçlu brokoli salatası ve iki adet haşlanmış patates. Bir meyve.

5.24.2012

20 ilde kene seferberliği

Sağlık Bakanlığı, havaların ısınmasıyla görülmeye başlanan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına karşı 20 riskli ilde “seferberlik” ilan etti.

Bu illerin sınırları içinde 2002'den bu yana vaka çıkan birinci derece riskli 3 bine yakın köyde 10 gün içinde 10 bin sağlık personeliyle KKKA ile ilgili çalışma yapılacak.

Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Torunoğlu, bakanlığın bu yıl KKKA hastalığına karşı yürüttüğü çalışmalarla ilgili bilgi verdi.

KKKA vakalarının bu yıl daha erken görülmeye başlandığını, şimdiye kadar 180 vakadan 18'inin hayatını kaybettiğini bildiren Torunoğlu, “Sezon başında hafif vakalar sağlık kurumlarına başvurmuyor. Daha ağır vakalar başvuruyor, ölümler de zaten bunlar arasından görülüyor. Bu yüzden sayı yüksek gibi gözüküyor, ama zamanla her yıl gibi trendine giriyor” diye konuştu.

Geçen yıl KKKA hastalığı görülen illerde yoğun bilgilendirme çalışmaları yaptıklarını, bu yıl bu çalışmaların daha organize şekilde yürütüleceğini kaydeden Torunoğlu, şunları söyledi:

“2002'den bu yana vaka görülen 20 riskli il belirledik. KKKA riski açısından hiç değişmeyen Kelkit Vadisi üzerindeki bu iller Tokat, Sivas, Yozgat, Amasya, Kastamonu, Çankırı, Artvin, Erzurum, Erzincan, Ardahan, Samsun, Bolu, Karabük, Giresun, Bingöl, Tunceli, Ordu, Çorum, Gümüşhane ve Bayburt. Bu illerin sınırları içindeki köyleri de risk açısından üç bölgeye ayırdık. Birinci riskli bölgede bugüne kadar vaka çıkan 3 bine yakın köy var. İkinci riskli bölgede bunlara komşu köyler, üçüncü riskli bölgede ise diğerleri yer alıyor.

300 bin hanenin bulunduğu ve 1,5 milyon kişinin yaşadığı birinci riskli bölgedeki köylerde, yoğun bir eğitim programı başlatacağız. Bu köylerde 10 günde 10 bin sağlık personeliyle adeta seferberlik uygulayacağız.”

KENE KORUMA VE EĞİTİM SETLERİ DAĞITILACAK

Birinci derece riskli bölgedeki bu yerlerde 7 yaşından büyük herkese içinde bir çift eldiven, kene çıkarma kartı ve broşürün bulunduğu kene koruma ve eğitim setleri dağıtılacağını belirten Torunoğlu, ayrıca uzmanlar tarafından 15'er günlük aralarla 3'er kez eğitim de verileceğini bildirdi.

Torunoğlu, ikinci derece riskli bölgelerde yüz yüze, üçüncü derece riskli bölgelerde de okul, cami ve köy kahvesi gibi yerlerde toplu eğitimler verileceğini söyledi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile riskli illerdeki besi hayvanlarının ilaçlanması için de çalışma yürüttüklerini bildiren Torunoğlu, kene popülasyonunun azaltılmasına yönelik bu çalışma kapsamında söz konusu hayvanların üç haftada bir olmak üzere toplam dört kez aşılanacağını kaydetti.

KENE HEMEN ÇIKARILMALI

Hastalığın genellikle tarla ve bahçe gibi yerlerde çalışan 20-45 yaş arasındaki kişilerde görüldüğünü anlatan Torunoğlu, verilecek eğitimlerde alınması gereken önlemlere dikkat çekileceğini belirtti.

Alınması gereken tedbirlerin başında, kenelerin vücuda girmesini önleyecek giysi seçimi geldiğini bildiren Torunoğlu, bu parazitlerin vücuda daha çok girdiği paça ve kol ağzı gibi yerlerin kapatılmasının önem taşıdığını söyledi.

Riskli bölgelerdekiler için “İş giysisi” kavramının oturtulmasının da önlemlerden biri olduğunu ifade eden Torunoğlu, “Tarladan eve dönen kişiler giysilerine yapışan kenelerin vücuda tutunmasını önlemek için giysilerini değiştirmeli ve vücutlarını kontrol etmelidir. Çünkü KKKA'ya yol açan keneler sıçrayamaz, ancak vücuda giysilerin açık bölümlerinden girerek tutunur. Vücut ve giysi kontrolü yapılırsa kenelerin tespiti kolay olur” diye konuştu.

Vücuda tutunan kenenin hemen çıkarılması gerektiğini dile getiren Torunoğlu, “Önemli olan bu keneyi çıplak elle çıkarmamaktır. Bir sağlık kuruluşuna gidip çıkarmak zaman alabileceği için kenenin vücuttan hemen uzaklaştırılmasında fayda vardır. Aksi halde kişiler geç kalıyor ve hastalık ortaya çıkıyor” uyarısını dile getirdi.

AŞI ÇALIŞMALARI

KKKA hastalığını geçirenlerin aynı hastalığa ikinci kez yakalanmadığını, bunun aşı çalışmaları için umut verici olduğunu belirten Torunoğlu, “Dünyada henüz KKKA'ya karşı bir aşı yok. Bakanlığımızın desteğiyle bir aşı geliştirilmesi üzerinde çalışılıyor, ama bir aşının geliştirilmesi yıllar alacağı için keneye karşı önlemlerin halka iyi anlatılması büyük önem taşıyor” dedi.

Geçmiş yıllarda hastalığı geçiren kişilerin kanlarından elde edilen serumun bazı hastalarda denendiğini ve olumlu sonuçlar alındığını hatırlatan Torunoğlu, bununla ilgili yeni bir çalışma başlatılıp başlatılmaması konusunda henüz bilim kurulunun bir kararının bulunmadığına dikkati çekti.

PİKNİĞE AÇIK RENK ÖRTÜYLE GİDİN

Kırsal kesimde riskli bölgelerde yeterli duyarlılık oluşmamasına rağmen, risk olmayan büyük şehirlerde aşırı bir duyarlılık yaşandığını işaret eden Torunoğlu, şöyle devam etti:
“KKKA'ya neden olan kene türü zaten belli. Bu da belirlediğimiz yerlerde görülüyor. Orta Anadolu'da, örneğin Ankara'nın bazı ilçelerindeki ormanlık bölgelerde de bu türe rastlanıyor, ama büyük şehir merkezlerinde KKKA'ya yol açan kene türüne rastlanmıyor. Bu nedenle gereksiz bir panik yaşanıyor. Yine de vatandaşlarımız pikniğe giderken açık renk giysi giysinler, hatta açık renk örtü götürsünler ki keneleri kolay fark edebilsinler. Bir de eve döndükten sonra vücut muayenelerini unutmasınlar.”

“Kene kovucuların korunmada etkili olup olmadığı” sorusu üzerine Torunoğlu, bunların etkili olabilmesi için bütün giysiye yedirilmesi gerektiğini vurguladı.
Giysinin belirli bir bölgesine sürülen kovucuların keneleri daha da saldırgan hale getirebildiğini kaydeden Torunoğlu, “Kene kovucular tüm giysiye yedirilirse keneleri etkisiz hale getirebiliyor. Aksi halde bir faydası olmuyor” dedi.

Göbek yağlarından kurtulun.

Ne kadar kilo verirseniz verin, karın yağlarınız yerinde sabit mi duruyor? Kışın bol kıyafetler ve hırkalar ile saklamayı başardığınız göbeğiniz havalar ısınınca daha görünür hale gelip sizi rahatsız mı ediyor? Yalnız değilsiniz, çünkü göbek sorunu giderek büyüyor.
Üstelik göbek yalnızca estetik bir problem değil; bozulan sağlığınızın gerçek bir göstergesidir. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Yeşim Çelik, karın bölgesi yağlanmasını önlemenin yolları hakkında bilgi verdi.

Özellikle kalp hastalıkları,metabolik sendrom ve Tip 2 diyabetin sık gözlendiği bu kişilerde yağlanmayı azaltmak için doktor ve diyetisyen kontrolü şarttır. Çünkü bu bireylerde oluşan hormon bozukluklarında ilaç tedavisi gerekebilir.  Diyet tedavisi karın ve bel çevresi yağlanmasını azaltır bu rahatsızlıkların oluşum riskini ortadan kaldırır.

1.ADIM: Karın ve  bel çevresi yağlanmasının nedenini araştırmak

 - Vücutta yağlanma oranının yüksek olması sağlık problemlerinin var olmasında tek başına bir etken değildir. Fakat “abdominal yağlanma” olarak tanımladığımız karın bölgesi yağlanmasının oluşmasında altta insülin direnci, kortizol fazlalığı, hipotiroidi, Cushing ( böbrek üstü hormonların fazla çalışması ) gibi sağlık sorunlarının olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
 - Yağlanma sebeplerinden bir diğeri de gıda alımında dengesiz tüketimdir.
 - Menopoz dönemi de yağlanmanın vücutta fizyolojik olarak arttığı ve tetiklediği bir dönemdir.
 - Hareketsizlik ve buna bağlı enerji harcamada azalma karın bölgesi yağlanmasına zemin hazırlar.
 - Fazla alkol tüketimi de bel çevresi yağlanmayı artırmaktadır.
 - Kronik stres, bel çevresinde yağlanmaya en önemli nedenlerdendir.


2.ADIM:  Nedeni bulduktan sonra çözüme yönelmek gerekir

Karın ve bel çevresi yağlanmasının sebeplerini öğrenmek için gerekli tahliller yaptırılıp, hormonal bir sebep var ise ilaç tedavisi başlar. Bununla birlikte kilo fazlası olanlarda bel çevresi yağlarını azaltmaya yönelik diyetisyen kontrolünde diyete başlanır.

“Ben hiç yağlı şeyler yemiyorum, yemeklerimi zeytinyağlı yapıyorum, evimize margarin tereyağı hiç girmez… Fakat vücudum yağlanıyor? ”… Bilinmesi gereken en önemli gerçek vücutta oluşan yağ ile tüketilen yağ farklı şeylerdir. Vücut yağı; yağ ve yağlı gıdaları tüketme dışında örneğin, simit, börek gibi hamur işi besinler, meşrubatlar, bisküvi, cips, gofret, tatlılar, hazır et suları, salata sosları gibi daha sayabileceğimiz karbonhidrat ve proteinli gıdaların gereğinden fazla tüketilmesi sonucunda da vücutta artar, karın ve bel çevresinde depolanır.
 

Karın çevresinde oluşan yağlardan lipoliz, mezoterapi ve liposuction benzeri yöntemlerle ancak geçici olarak çözüm bulabilirsiniz. Bu konunun uzmanları da karın ve bel bölgesi yağlanması yüksek olan kişilerde öncelikle fazla kiloların verilmesini vurgulamaktadırlar. Yapılan yağ analizlerinde kişilerde abdominal yağlanma dışında bacak, kalça, gövde ve kollarda da yağ yüzdelerinin beldeki kadar yüksek hatta bazen beldekine oranla daha yüksek yağ yüzdelerine sahip olduğu görülmektedir. Yani kişi kilo alımı sırasında sadece karından yağ almış olduğunu görünüşünde hissetse bile ölçümler diğer bölgelerde de yağın kasa oranla olması gerekenden daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu sebeple bu kişilerde genel yağlanmayı düşürecek şekilde diyet yapılarak vücudun tüm bölgelerinde yağ kaybı hedeflenecek şekilde kilo verimi sağlanır.

Genel beslenmelerde yapılan en büyük hatalar;

 - Akşam sadece meyve yiyip yatmak, saat 18.00’den sonra yemek yememek, kahvaltı ve öğle gibi ana öğünleri atlamak, diyette hiç ekmek yememek, ara öğün yapmamak, yüksek karbonhidratlı besinleri diyette çok sık almak.
 - Pilav, makarna, tatlı, mantı, çorba ve börek gibi yemekleri aynı öğünde bir arada tüketmek.
 - Kuruyemiş, kuru meyve gibi gıdaları gereğinden fazla yemek,
 - Light gıdaları kilo aldırmaz düşüncesi ile fazla miktarda kullanmak.
 - Herkesin alması gereken kalori farklıdır. Herkesin yiyebileceği bir porsiyon ölçüsü vardır. Bir besini gereğinden fazla tüketmek de diyetten tamamen çıkarmak da doğru bir hareket değildir. Uzun açlıklar başta karın bölgesi olmak üzere yağlanmayı artırır. Önemli olan sık aralıklarla yeterli miktarda tüketmeyi öğrenmektir.

Bol bol yürüyün ve yüzün

Egzersiz yapmak vücutta genel yağlanmayı azaltan en önemli parametrelerden bir tanesidir. Özellikle yürüyüş ya da yüzme vücutta hem bölgesel hem genel yağlanmayı düşüren iki spor şeklidir. Haftada 4 kez 35-45 dakika tempolu aralıksız yapılan aktivite yağlanmayı azaltır.  

KIRIM KONGO HASTALIĞI CAN ALMAYI SÜRDÜRÜYOR!


ADETA 'ÖLÜM SEZONU' - Bahar ve yaz aylarının gelişiyle birlikte vatandaşların kene ısırmalarından şikayetleri de arttı. Ve ne yazık ki hastalıkla kenelerden, yanlış koparma, bilinçsiz davranma ve habersizce koparmalardan ötürü gecikmeyle birlikte bulaşmakta olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığı yine can aldı. Niksar ilçemizde çobanlık yapan Ercan K. ile Çorum Uğurludağ'da çiftçilikle uğraşan Yücel Akbulut, KKKA Hastalığı sonucu kaldırıldıkları hastanede hayatını kaybetti.
Niksar’a bağlı Yolkonak beldesinde yaşayan Ercan K.'nin karnına18 gün önce  Reşadiye’nin bir köyünde kene yapıştığı ve keneyi kendisinin kopardığı öğrenildi. Bir müddet sonra rahatsızlanan Ercan K. önce Niksar Devlet Hastanesi'ne, oradan da Tokat Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Durumu daha da ağırlaşınca Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne sevk edildi. Evli ve 1 çocuk babası olan Ercan K. burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Çorum'da ise Uğurludağ ilçesine bağlı Küçükerikli köyünde yaşayan Yücel Akbulut bacağına yapışan keneye müdahale etmeyip Uğurludağ Devlet Hastanesi'ne gitti. Kenenin çıkartılmasının ardından Ankara'ya sevk edilen Akbulut hayatını kaybetti.
KKKA NEDİR?
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), 2002 yılının bahar ve yaz aylarında, bazı illerimizin kırsal kesiminde yaşayan insanlarda ortaya çıkmış olup, Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar neticesinde 2003 yılının Ağustos Ayı'nda kesin olarak tanısı konan bir hastalıktır. Hastalık, daha önce ülkemizde görüldüğü bilinmeyen bir hastalık olduğundan, Tıp Fakültesi eğitim müfredatında bile yer almayan bir hastalık konumunda idi. Hatta Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanlık eğitiminde bile sadece yüzeysel olarak bahsedilen bir hastalıktı.
Hastalığın adının konmasının ardından, konunun uzmanlarını bir araya getiren Zoonoz Hastalıklar (Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi) Danışma Kurulu oluşturulmuş, aynı zamanda hastalık Türkiye Zoonoz Millî Komitesinin de gündemine alınmıştır. Söz konusu Komite ve Kurulun da tavsiyeleri doğrultusunda hastalıkla ilgili gerekli tüm tedbirler alınarak çalışmalara başlanmıştır.
Bugün için hastalıktan korunmada kullanılabilecek etkin ve uygulanabilir bir aşı ile hastalıkta kullanılabilecek etkili bir ilâç mevcut değildir. Hastaların tedavileri, başta çeşitli kan ürünleri olmak üzere, destek tedavi şeklinde yapılmaktadır. Bu nedenle, hastalık hakkında bilgi sahibi olmak ve aşağıda belirtilen önlemleri almak korunma açısından büyük önem taşımaktadır.
KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİNDEN NASIL KORUNULMALIDIR?
Hayvanlarda kene mücadelesi yapılmalıdır. Hayvan barınakları kenelere karşı ilaçlanmalı, barınakların duvarları sıvanmalı ve badanaları yapılarak kenelerin buralarda yaşamaları engellenmelidir. Hayvanların ve insanların kanlarına veya diğer vücut sıvılarına eldivensiz temas edilmemelidir. Hayvan barınaklarına girdikten veya hayvanlarla temastan sonra, vücut kene yönünden muayene edilmeli, kene varsa uzaklaştırmalıdır. Çalı, çırpı, su kenarı veya gür otların bulunduğu alanlara piknik veya başka bir amaçla gidilmesi gerektiğinde pantolon paçaları çorap içine alınmalı ve dönüşte mutlaka vücut kene yönünden kontrol edilmeli, kene varsa uygun bir şekilde uzaklaştırılmalıdır. Bu tür yerlere gidildiğinde mümkünse çizme giyilmelidir.
Keneler vücuttan uzaklaştırılırken kopartılmamalı, bir cımbızla, kenenin vücuda yapıştığı kısmından tutulup çivi çıkarır gibi sağa sola oynatılarak çıkarılmalıdır.
Keneler, kesinlikle elle öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır.
Keneleri vücuttan uzaklaştırmak amacıyla, kenelerin üzerine sigara basmak veya kolonya ve gazyağı dökmek gibi yöntemlere başvurulmamalıdır. Bu uygulamalar, kenelerin kusmasına sebep olabileceğinden, kusmuktaki virüsler, kenenin kan emmek için ısırdığı yerden vücuda girebilirler.
Kenelerin yaşama alanlarında bulunabilecek kişiler, repellent olarak bilinen böceksavar ilaçları vücutlarına sürerek veya elbiselerine emdirerek kullanabilirler.
Hasta olan kişilerin kullandığı malzemeler ve tuvaletler çamaşır suyu ile dezenfekte edilmelidir.

5.23.2012

Acı Kavunun Faydaları

Acı Kavun nedir, Acı Kavunun faydaları nelerdir, Acı Kavun  zararları nelerdir,
Acı Kavun (Ecballium elaterium): 1,5 metreye kadar boylanabilen, sarı çiçekli, otsu bir bitki ve bu bitkinin sulu meyveleridir. Eşek Hıyarı olarak da bilinir. İçerdiği en önemli madde Elaterin’dir.
Acı Kavunun Faydaları ve Etkileri: Acı Kavun sinüzit hastalığına karşı oldukça etkilidir. Kronik sinüzitte meyvesinin suyu suyla seyreltilip buruna damlatılırsa faydası görülür. Fakat çok zehirli bir bitki olduğu için doktor kontrolünde ve çok dikkatli kullanılmalıdır.

Acı Kavun Nasıl Kullanılır? Meyvesinin özsuyu ve kökleri kullanılır. Taze yaprakları hafif yaralanmalarda kanı durdurmaya yardımcı olur. Kökleri lapa haline getirilip egzama olan bölgeye sürülürse iyi gelir. Özsuyu sinüzüte karşı oldukça faydalı olmakla birlikte, şiddetli acı ve hatta ölümle sonuçlanabilecek zehirlenmelere neden olabilir.

Hamile Yogası


En çok tercih edilen hamilelik dönemi egzersizi olan yoga, hafif esneme, hareket ve duruşları nefes ve gevşeme teknikleriyle birleştirir. Yoga güç, denge ve çevikliğin oluşmasına yarar ve genellikle hamilelik döneminde oluşan pelvik bölge, sırt ve bacak ağrılarını azaltır. Nefes ve vücudu senkronize eder, içsel farkındalığı artırır, vücudunuza odaklanmanızı ve güvenmenizi sağlar. Her ders gerginlik ve yorgunluktan arındıran yönlendirmeli meditasyon ile kapatılır. Düzenli yapılacak pratik ile bu unsurlar hamileliğinizin, doğum ve sonrası döneminizin çok daha konforlu geçmesini sağlayacaktır.

Sınıflar hamileliğin her dönemindeki kadınlara açıktır. Daha önceden yoga deneyimi olmasına gerek yoktur.

Faydaları;
• Bebeğe giden kan akımını artırarak onun daha iyi beslenmesini sağlar.
• Hamileliğin daha huzurlu geçmesi ve doğumun daha rahat olabilmesi için hamile kadının bedenini bu yeni duruma hazırlar.
• Meditasyon, hamilelik sırasındaki korkuları, endişeleri ve akıl karışıklıklarını gidermek için harika bir yoldur. Gevşeme egzersizleri sayesinde gebelik esnasında plasentaya giden kan akımı artar. Böylelikle hem annenin hem de bebeğin hamileliğin ilerleyen döneminde oluşacak ilave oksijen ihtiyacı sağlıklı bir şekilde karşılanmış olur.
• Doğum, fizyolojik bir olaydır. Vücudumuzun bunu başarması için kondisyonlu olması gerekir. Anne, yoga çalışmaları ile doğum esnasında kullanacağı kaslarını kuvvetlendirir.
• Asanalar pelvik taban kaslarını çalıştırır, esnemeye ve kasılmaya hazırlar. Doğum sırasında cildin yeterince esneyememesi sonucu yapılan kesiyi, doğum sonrası oluşabilecek mesane güçsüzlüğünü (idrar kaçırma) ve sarkmaları bu şekilde önler.
• Göğüs kaslarını güçlendiren duruşlar (asanalar) ile anne süt verme dönemine hazırlanır.
 
Hamilelerde Pilates
Her birey gibi gebelerin de sağlıklı yaşam için doğru egzersizlere ihtiyaçları vardır. Bunun için konusunda uzman olan kişiler tarafından gebelere özel egzersizler verilmelidir. Pilates egzersizleri de bunlardan biridir. Hamilelik sürecinde uzmanı tarafından yapılan pilatesin yoğun faydaları bulunmaktadır.
Hamilelik sürecinde anne adayında belirli vücut değişiklikleri ile beraber kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları meydana gelebilir. Eğer zamanında önlem alınmazsa bu değişiklikler hamilelik sürecini zorlaştırabilir.
Sağlıklı bir gebelik ve kolay bir doğum için, hamilelik döneminde spor yapmak gereklidir. Hamilelik döneminde spor yapan bayanların yapmayanlara oranla daha kolay doğum gerçekleştirdikleri ve doğum sonrasında daha çabuk toparlandıkları bilinmektedir.
Faydaları:
Doğru vücut duruşunu öğrenerek omurga farkındalığınızı artırır, hamilelik sürecinde oluşabilecek vücut duruşu bozukluklarına engel olursunuz. Doğru nefes almayı öğrenir, hamilelik sırasında meydana gelen çabuk yorulmaları önleyerek doğuma hazırlanırsınız. Nefes kontrolü ve gevşeme yöntemleri sayesinde doğum öncesi ve sırasında sancıları daha iyi kontrol edersiniz. Bu durum daha rahat bir doğum yapmanıza yardımcı olur. Dolaşım ve sindirim işlevlerini düzenler. Annenin kilo kontrolünü sağlar. Dayanıklılık ve kuvvetin artmasına yardımcı olur. Doğum için gereken kasların kuvvetlenmesini sağlar. Doğum sırasındaki olası sorunların azalmasını sağlar. Doğumun daha kısa ve daha sağlıklı olmasını sağlar. Gebelik diyabetini önlemeye yardımcı olur. Doğum sonrası toparlanmayı hızlandırır.
Hamilelerde pilates egzersizlerine, gebeliğin ortalama 16. haftasında başlanır.  Haftada bir ya da iki kez düzenli olarak seanslar düzenlenir ve 32-38. haftalara kadar devam eder.  Pilatese başlamadan önce uzman fizyoterapist gerekli değerlendirmeyi yapacak, riskli gebelikler ve oluşabilecek problemler tespit edilecektir. Grup eğitimine geçerken tüm bu noktalar göz önüne alınacaktır.
 
Anne ve Bebek Yogası
Bu sınıfta doğum sonrasında ekstra dikkat gerektiren bölgelere odaklanıyor, vücudunuz dinçleşip yeniden dengesini kazanırken aynı zamanda da bebeğinizle vakit geçirip, sosyalleşme imkanı buluyorsunuz. Annenin vücut farkındalığını geliştirerek, kasları güçlendirip, dengeyi artırıyor, stres ve gerginliği azaltıyor. Sakinleşme masajı, yoga pozları, hareketler ve esneme ile bebekler de yavaş ve güvenli bir şekilde gözlemci ya da katılımcı olarak dersin içine dahil ediliyor, böylece ders çok daha zevkli bir hale geliyor.
Emzirme, besleme, yürüme, sallanma ve ağlama burada normal aktiviteler!
Bu sınıf normal doğumdan 4 hafta, sezeryan doğumdan ise 6 hafta geçirmiş anneler ve henüz aktif olarak emeklemeyen bebekler için.  Dersler hem İngilizce hem Türkçe verilebilir.
Emzirme döneminde oluşabilecek sırt, boyun ve bel ağrılarına karşı söz konusu bölgeler güçlendiriliyor, esneklik sağlanarak direnç artıyor. Rahmin küçülmesini, karnın düzleşmesini sağlıyor. Nefesin de yardımıyla postpartum depresyonu azaltmaya ya da atlatmaya yardımcı olabilir. Bebekleri rahatlatarak daha iyi uyumalarını sağlıyor. Sindirim sistemleri kuvvetleniyor, kolik bebekler rahatlıyor. Bebeklerin bağışıklık sistemi güçleniyor. Hareket ve temas, bebeğin kas ve sinir sistemini geliştiriyor.       
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız